top of page
İBADAT
Zekât Ne Zaman Verilir?
Nakit para, altın, gümüş ve ticaret malları ile sâime hayvanlarda zekât vermek için bir yıl geçme şartı aranır. Malın üzerinden tam bir kamerî yıl geçmedikçe o mala zekât gerekmez. Madenler, tarım ürünleri ve meyvelerde ise yıl geçme şartı aranmaz. Madenler, ocaktan çıkarılınca; ekin ve meyveler de hasat edilince zekâtları verilir.
Zekât mükellefleri zekât ibadetlerini eda etmede acele davranmalı, onu meşrû bir mazeret olmaksızın geciktirmemelidirler. Fıtır Sadakası ve Nafile Sadaka Çeşitleri Sadaka, insanın malından sırf Allah rızası için yardımda bulunmasıdır.
Gönüllü olarak fakirlere yapılan her türlü iyiliği, karşılıksız yardımları ve harcamaları kapsar. Geniş bir anlamı olan sadakanın çeşitleri şunlardır:
Vacip olan sadakalar fıtır sadakası, adak ve keffâret sadakalarıdır.
•Sadaka-i Fıtr: Fıtır sadakası, temel ihtiyaçlarının dışında
belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların, kendileri ve
bakmakla yükümlü oldukları her kişi için vermeleri gereken
sadakadır. Hicretin ikinci yılında vacip kılınmıştır. Mâlikî, Şafiî ve
Hanbelî mezheplerine göre fıtır sadakası vermek farzdır.
Sadaka-i fıtrı bayram namazı önce-
sinde veya bayramdan birkaç gün
önce vermek gerekir. Böylece sada-
ka-i fıtr, fakirlerin ihtiyaçlarını gi-
dererek bayram sevincine katılma-
sını sağlar. Bayram namazından
sonra verilen fıtır sadakası edâ
değil, kaza hükmündedir.
Fıtır sadakası, Allah Resûlü zama-
nında piyasada sürekli bulunan
buğday, arpa, kuru hurma ve ku-
ru üzüm gibi temel gıda ürünleri üzerinden hesaplanarak, kişi
başına buğdaydan yarım sa’ (yaklaşık 1,5 kg.), arpa, kuru hurma veya kuru üzümden ise bir sa’olarak tespit edilmiştir. Bu dört maddenin herhangi birine göre fıtır sadakasını
vermek caizdir. Fitrede ölçü olan bu maddelerin ve miktarlarının tespitinden amaç, bir fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceğidir. Ancak bu noktada kişinin kendi ekonomik durumunu dikkate alması müstehap olacaktır. Bu maddelerin bizzat kendileri yiyecek olarak verilebileceği gibi, değerleri hesaplanarak parası da verilebilir. Para vermek, fakir için daha makbuldür. Bu sadakanın nisabı, asli ihtiyaçlardan sonra, kurban için öngörülen nisap miktarı mala sahip olmaktır.
Sadaka-i fıtr, zekât gibi malın değil, canın zekâtıdır. Bu yüzden fıtır sadakasında akıl ve büluğ şart değildir. Kendi geçimini temin edebilen kimse, kendisi ile birlikte bâliğ olmayan çocuklarının ve hizmetinde
bulunanların fıtır sadakasını vermelidir. Mal sahibi olmayan kadının fitresini kocası verir. Ergenlik çağına gelmiş, ancak henüz evlenip ayrı yuva kurmamış olan çocuğun fitresini de babası veya annesi verir. Akıl hastasının velileri onların mallarından fıtır sadakasını vermelidir.
Fıtır sadakası verirken bayram ihtiyacını karşılayamayan çocuklu aileler, öğrenciler ve miskinler tercih edilebilir. Fitreyi, yakınında muhtaç kimse varken daha uzakta bulunanlara vermek mekruhtur.
Bir kimse; anasına, babasına, dedesine, ninesine, çocuklarına, torunlarına, eşine ve bakmakla yükümlü olduğu diğer kimselere fitresini veremez. Fitre bir fakire verilebileceği gibi birkaç fakire de pay edilebilir. Ancak bazı fakîhler, bir fitrenin sadece bir kişiye verilebileceği görüşündedirler.
Sadaka, Allah rızası için fakirlere, muhtaç kimselere, karher türlü iyilik demektir. Bu yüzden herkesin sahip olduğu maddi manevi bir şeyi ihtiyaç sahipleriyle paylaşmasını ifade eder. Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İçinde güneş doğan her gün, insanların her bir mafsalı için kendilerine bir sadaka gerekir. Meselâ; İki kişinin arasında adaletle hükmetmen bir sadakadır. Hayvanına binmek isteyen bir kimseye yardım ederek hayvana bindirmen veya eşyasını hayvana yüklemen bir sadakadır. Güzel söz bir sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Gelip geçene sıkıntı veren şeyleri yoldan kaldırman bir sadakadır”
Bununla birlikte fıkıhta daha ziyade maddi yardım ve infak için kullanılmaktadır. Komşuların ihtiyaçlarını gidermek, yolcuları ağırlamak, ekinler ve meyveler toplandığı vakit bunlardan komşulara vermek, sıkıntı ve zarûret içinde bulunan Müslüman'a yardım etmek, nafile sadaka hükmündedir.
• Sadaka-i Câriye: Nafile sadakanın en güzellerinden biri,
sürekli sevap getiren sadaka anlamına gelen sadaka-i
câriyedir. Allah Resûlü sürekli ecir kaynağı olan amelleri
bir hadis-i şerifte şöyle bildirmiştir:
“İnsan öldüğü zaman ameli kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. Sadakayı câriye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden salih evlad.”
İbadethâne, hastane, çeşme, köprü, aşevi, eğitim ve hayır kurumları yapıp, Allah rızası için buralara bağışta bulunarak bu güzel amel yerine getirilebilir. İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece bunları yaptıranlar, gerek sağlıklarında ve gerekse vefatlarından sonra ecir almaya devam ederler.
• Vakıf: Kendisinden yararlanmak mümkün ve caiz olan bir
malı, devamlı olarak Allah’ın mülkü kabul etmek ve gelirini, Allah rızası için hayır cihetine harcamak demektir. Vakfetmek, bir malın gelirini sürekli olarak yoksullara tahsis etmek demektir. İslam dünyasında dinî, ictimaî hemen her sahada kurulmuş bulunan vakıflar büyük bir hizmet ifa etmişlerdir.
Vakıf, en eski dini müesseselerden biridir. Allah’ın elçisi (s.a.v.) Medine’deki yedi parça mülkünü vakfetmiştir. Ashâb-ı kiramın pek çoğu da mallarını vakfetmişlerdir. Hâlid bin Velid zırhını ve savaş atlarını, Hz. Ali Yenbu’daki bir araziyi ve bir çeşmeyi vakfetmiştir. Hz. Osman, susuzluk çekildiği bir sırada Medineli bir Yahudi’den Rume kuyusunu satın alıp, suyunu ebedî olarak topluma bağışlamıştır.
• Karz-ı hasen: Güzel ödünç demek olan karz-ı hasen, herhangi bir karşılık beklemeden maddi sıkıntı içinde bulunan bir kimseye borç vermektir.
İhtiyacı olup sıkıntıda olanı kurtarmak amacıyla vegeri ödenmesi noktasında sıkıştırmaksızın bir Müslüman'a borç vermek, sadakadan daha faziletlidir. Zor durumda kalıp Müslümanların kredi ve faiz batağına saplanmaması için karz-ı hasen uygulaması yaygınlaştırılmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim, din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da ona yardımda bulunur. Kim, bir Müslüman'ın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun, kıyamet gününde bir sıkıntısını giderir.”
İnfak, nafaka verip geçimlerini sağlama anlamına gelip gerek akraba ve hısımlardan ve gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya mâişet yardımı yaparak onların geçimini sağlamak demektir. Aile fertleri ve akrabaları arasında ihtiyaç sahibi olanlara öncelik vermek daha faziletli kabul edilmiştir.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Bir kimsenin sarfedeceği en faziletli dinar, kendi aile fertlerine infak ettiği dinarla, Allah yolunda hayvanına ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaşlarına harcadığı dinardır.”
Evin ihtiyacı için yapılan her türlü harcama başkalarına yapılacak yardım ve harcamadan önde gelir. Hadiste şöyle buyurulur: “Bir Müslüman, aile fertlerinin geçimini, Allah’ın rızasını umarak sağlasa bu, kendisi için sadaka olur.”Ayet-i kerîmede de şöyle buyurulur: “...Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan (hizmetçi ve benzeri) kimselere iyilik edin...”
Kadınların da infakta bulunması teşvik edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün kadınlara hitap ederek; “Ey kadınlar topluluğu ziynetlerinizden de olsa sadaka verin” buyurmuştur. Kadının zengin olup kocası fakir ise malından ona yardım yapması güzeldir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Kocan ve çocuğun tasadduk etmeye en lâyık olan kimselerdir”
• Îsâr: Mü’min kardeşini kendine tercih etmek ve kendi ihtiyacı olduğu hâlde vermektir. İnfâkın en yüksek derecesi olan îsâr, cömertliğin zirvesidir. Çünkü cömertlik, malın fazlasından kendine lâzım olmayanı vermektir, îsâr ise kendisinin ihtiyacı olduğu hâlde verebilmektir.
Cenâb-ı Hak, Mekkeli muhâcirlerle evlerini paylaşan Ensâr-ı kirâmı şöylece methetmektedir: “... Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler (îsâr ederler). Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Özellikle savaş ve doğal afetler anında yapılacak infâk ve îsarlar hem sevap kazandırır, hem de mazlum ve ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermekte büyük bir katkı sağlar.

Ömür,
iba-
detle
değer-lenir.
bottom of page